Üreme organlarını ilgilendiren sorunlar bir kadını doktora getiren en önemli nedenler arasında yer alır. Neredeyse çocukluk yaşından itibaren üreme organlarını ilgilendiren sorunlarla karşılaşmak mümkündür. Bunların bir kısmı tıbbı tedavi gerektiren hormonal bozukluklar, enfeksiyonlar olabilirken bir kısmı cerrahi tedavi gerektiren durumlardır. Yaşa bağlı değişiklikler olmakla beraber bir kadında en sık rastlanan ve cerrahi tedavi gerektiren durumlar myomlar ve yumurtalık kistleridir (çikolata kisti, dermoid kist, iyi huylu over tümörleri vb). Üreme organlarının fıtıklaşması olarak da söyleyebileceğimiz vajina ve rahimde sarkmalar ve idrar kaçırma yine sıklıkla ameliyat gerektiren durumlardır. İleri yaşa doğru görülme oranı artan ama yine de her yaşta görülebilen ve cerrahi tedavi gerektiren diğer önemli sorunlar ise rahim, rahim ağzı ve yumurtalık gibi üreme organları kanserleridir. Bu sorunlardan herhangi birinin varlığında hastalığın durumu, hastanın yaşı, beklentileri ve benzeri kriterler göz önüne alınarak tedavi yöntemi belirlenir. Kimi zaman organların korunması sadece sorun yaratan myom, kist gibi yapıların alınması tercih edilirken, bazı durumlarda veya kanser olgularında rahim ve yumurtalıkların tamamının alınması(histerektomi) gerekebilir. İdrar kaçırma ve sarkma durumlarında ise çoğu kez organlar korunurken düzeltici operasyonlar planlanabilir.
Bir kadın için tanı koyulan sorunun, cerrahi tedavi gerektirdiği bilgisini almak ve karar sürecine girmek her zaman zordur. Üreme organlarının kaybı ya da zarar görmesi korkusu yanında yapılacak cerrahinin hayatını ne kadar etkileyeceği konusunda ciddi sıkıntı ve kaygı duyar. Birçok açıdan olaya bakması gerekir. Ameliyatın zorluğu, erken ve geç dönemde yaratacağı sorunlar, ameliyat sonrası ağrılar, ne zaman iyileşirim, ne zaman sosyal hayata, işime dönerim, evime, çocuğuma bakarım gibi noktalarda haklı bir merak içinde olur. Bir ameliyat olacaksa bile bunu güvenli, hızlı ve en rahat şekilde atlatmak ister. Doğal olarak bütün bunların gözetildiği bir cerrahi yöntemi seçmek hastanın beklentilerine uyması açısından önemlidir.
Hastanın bu beklentisi hekim için de geçerlidir. Bir hastayı güvenli ve konforlu bir ameliyat yöntemi ile tedavi etmek hastaneler ve hekimler için de önemlidir. Hastasını hızlı ve iyi bir şekilde taburcu eden hekim en az hasta kadar mutludur. Dolaysıyla hem hekim için hem de hasta için güvenli bir yöntem seçimi ön planda olmalıdır.
Nitekim gelişen teknoloji bu olanağı sunmuştur. Bir kamera ile karın içine girilerek sağlanan görüş altında (laparoskopi:karın içine bakmak) birkaç küçük delikten ameliyat yapmak mümkün olmuştur. Böylece uzun yıllardır kullanılan karında enine ya da boyuna büyük kesilerle yapılan açık cerrahilerin sayısı azalırken, küçük kesi ve hızlı iyileşme olmak üzere birçok avantajları nedeniyle kapalı (laparoskopik) cerrahilerin uygulanma oranı artmıştır.
Açık cerrahi yöntemlerde, karında uzun sürede, zor iyileşen ve fıtıklaşma olasılığı yüksek kesilerin kullanılması, kanama, enfeksiyon ve karın içinde yapışma riskinin yüksek olması ciddi sorunlardır. Açık cerrahi sonrası iyileşmenin geç olması ve uzun istirahat süreleri de oldukça önemlidir. Uzunca bir süre iş ve ev hayatına geri dönemeyen kadın için bu dönem bazen operasyonun kendisinden daha önemli bir karar sürecini oluşturmaktadır. Cerrahi sonrası dönemde kendisine veya çocuklarına bakacak birini bulmak ve uzaklaştığı iş hayatındaki sıkıntıları göğüslemek kadının kararlarını etkilemektedir. Öyle ki bazen 6-8 haftayı bulan istirahat süresi ve iş gücü kaybına neden olacak kadar önemli olmaktadır. Yine bu süre hastanın kendisi kadar yakınları içinde dikkat çeken bir konudur. Aile fertleri cerrahi kadar sonraki döneme de odaklanır ve planlarını buna bağlı yaparlar.
Kapalı (Laparoskopik, robotik) ameliyatlarda küçük kesi kullanılması ile karın duvarında az hasar oluşmakta cerrahi sonrası ağrı ve hareket sınırlılığı ihmal edilecek kadar azalmaktadır. Yine cerrahi işlem sırasında kanamanın az olması, enfeksiyon ve karın içi yapışma oranlarının düşük olması hızlı iyileşmeye yardımcı olmakta, neredeyse iz bırakmadan iyileşen küçük kesiler ise kozmetik ve estetik açıdan da memnuniyet yaratmaktadır.
Bir bireyin iş ve aile hayatı aksamadan, hastalıktan kurtulması ve kısa sürede iyileşmesi sadece kendisi ve ailesi için değil, çalıştığı kurum, yaşadığı toplum ve üretkenliği için de oldukça önemlidir. Günlük pratiğimde sık karşılaştığım konuda burada yoğunlaşır. Artık cerrahi olmanın kaçınılmaz olduğunu anlaşıldığında güvenli bir cerrahinin yanısıra hızlı ve kozmetik iyileşme esas beklenti haline gelir. Dolayısıyla örneğin açık bir cerrahi ile rahimin alınması yerine laparaskopi ya da robotla rahim alınması arasındaki fark hasta için oldukça önemlidir.
Laparoskopik cerrahinin geçmişi eski olsa da gelişmiş uygulamalar ve cerrahi teknikler son yirmi yıla yoğunlaşır. 1980 li yıllardan beri ülkemizde de uygulanan laparoskopik yöntem ile çok sayıda jinekolojik soruna müdahale etmek mümkündür. Ancak laparoskopik cerrahi işlemlerin nispeten zor öğrenilmesi ve kullanılan aletlerin kısıtlı manevra yeteneği, iki boyutlu ve cerraha yardımcı bir asistanın kontrol ettiği kamera sistemi ile operasyonun yapılıyor olması başlıca zorluklarıdır. Histerektomi , myomektomi, kanser ameliyatları gibi ciddi ameliyatlar için iyi yetişmiş deneyimli laparoskopik cerrahlar gereklidir.
Robotik sistem laparoskopik cerrahinin sunduğu avantajları sağlarken zorlandığı noktaları aşmak için geliştirilmiş ileri düzey bir kapalı cerrahi sistem olarak tanımlanabilir. Laparoskopik cerrahinin tüm avantajlarını sunan bu yöntem üstünlük olarak laparoskopik cerrahide çekilen birçok zorluğu ortadan kaldırmaktadır. Cerrahi sırasında kullanılan robot kolları ve kollara yerleştirilen manevra yeteneği yüksek aletler, 3 boyutlu ve cerrah tarafından kontrol edilen kamera sitemi ile kapalı cerrahi uygulamalarında gerçek bir devrim yaşanmıştır. Laparoskopik cerrahi ile operasyon yapılması mümkün olmayan bazı hasta gruplarında özellikle obez hastalarda, uzun cerrahi gerektiren, laparoskopi ile yapılması uzun süren cerrahı zorlayan kanser ameliyatlarında, teknik olarak zorluk seviyesi yüksek operasyonlarda, laparoskopik aletlere göre çok daha gelişmiş robot aletlerinin kullanımı ile işlemlerin yapılması mümkün ve kolay hale gelmiştir.
Üroloji, kalp damar cerrahisi, göğüs cerrahi, genel cerrahi gibi birçok cerrahi branşta kullanılmaya başlanan robotik cerrahi sistemi jinekolojik sorunlarda da hızlıca kullanılmaya başlanmıştır. Nitekim başta Amerika(ABD) ve Avrupa olmak üzere dünyada jinekolojik kanserlerin ve iyi huylu jinekolojik sorunların cerrahi tedavisinde (myomektomi, histerektomi , kist çıkarılması, sarkma operasyonları) yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Da Vinci olarak anılan bu robotla cerrah, operasyon bölgesine yerleştirilen robot kollarını, parmakları ve ayakları ile hareket ettirerek tüm operasyonu gerçekleştirir. Ameliyatın özel geliştirilmiş, üç boyutlu, cerrahın kendi kontrol ettiği bir kamera ile elde edilen kaliteli bir görüntü altında yapılması, robot kollarının manevra kabiliyeti kadar önemlidir. Böylece yakın ve iyi bir görüş altında çok marifetli kollarla ,oldukça zor hareketleri dar ve sıkıntılı alanlarda yapmak mümkün hale gelmiştir. Cerraha sağladığı konfor sayesinde uzun ve zorluk derecesi yüksek ameliyatlar başarılı bir şekilde gerçekleştirilir. Cerrahın uzun süren ameliyatlarda ki gibi yorulma olasılığı daha azdır. Dolaysıyla teknik açıdan zor bir operasyonun başarılı bir şekilde yapılması hasta içinde güvenliği oldukça artırmaktadır.
Robotik cerrahi ülkemizde on yılı aşkın süredir olsa da, hala çok az merkezde kullanılmaktadır. Cerrah sayısının az olması kadar yöntemin avantajlarının hastalar tarafında henüz tam öğrenilmemesi önemli eksiklerdir. Robotik cerrahinin hız kazandığı gelişmiş ülkelerdeki veriler yakın bir tarihte açık cerrahi kullanımının çok azalacağını göstermektedir. Özellikle ürolojide prostat kanseri ameliyatlarının % 93’nün bu yöntem ile yapılması ve jinekolojik operasyonların neredeyse yarısında robotik yöntemin kullanılıyor olması sistemin hem hastalar hem de cerrahlar tarafından tercih edildiğini ortaya koymaktadır. Yakın bir gelecekte bir çok branşta birden yaygın olarak kullanılacağı da aşikardır.
Ülkemizde de yöntemin avantajları öğrenildikçe açık cerrahi tercihlerin azalacağına şüphe yoktur. Nispeten maliyetli oluşu şimdilik bir sorun olarak görünse de açık cerrahiye üstünlükleri nedeniyle yöntemin bilinirliği arttıkça kullanımının artacağı kesindir. Uygun vakalarda operasyon kararı alınan hastaya cerrahi yöntem tercihinde tüm seçenekleri sunmak hem doktor için etik bir davranış hem de hasta için bir haktır. İlk uygulamalardan bu yana kendisini de yenileyen bu sistemin geleceğin cerrahisi olduğu ve ülkemizde de zaman içinde yaygınlaşacağını tahmin etmek zor değildir.
Hali hazırda robotik cerrahi için Da Vinci Robotik Sisteme sahip olmak yanında deneyimli, iyi bir cerrah kadrosuna ihtiyaç vardır. Hızla büyüyen ve gelişen teknolojiyi yakından takip eden Koru Hastanelerinde hem üroloji ve genel cerrahi operasyonlarında hemde jinekolojik hastalıkların cerrahi tedavisinde de hali hazırda kullanılan ileri düzey laparasopik cerrahi uygulamalarının yanında robotik cerrahi kullanımı gittikçe artmaktadır. Hasta güvenliği ve konforunu öncelikli tutan hastanemiz bu anlamda Ankara da bir ilk gerçekleştirilmiş ve robotik cerrahi teknolojisi deneyimli ekibi ile birlikte hizmete sunulmuştur.